Yahya Kemal Beyatlı’nın Hayatı ve Sanat Anlayışı

Asıl adı Mehmet Agah. İlk tahsile ‘Yeni Mektep’te başladı. Selanik ve Üsküp’te bir müddet liseye devam eden Yahya Kemal, daha sonra tahsilini tamamlaması için İstanbul’a gönderilir. Henüz on sekiz yaşındadır ve İktam, Sabah gibi bazı İstanbul gazetelerini okumaya başladı ve kalbinde yaşadığından farklı bir hayatın özlemi tutuşmaya başlar.

Osmanlılık, Müslümanlar ve Türklüğe karşı olan Şekip Bey’in fikirlerinden etkilenip Paris’e kaçar. Kaçmasının sadece hürriyet ve şiir aşkına, yahut Abdülhamit baskısına bağlayamayız. Hepsinin ardında, milli çevrenin dışında kalmış olma psikolojisi yatmaktadır.

Paris’te ilk önce Jön Türkler arasına girdi. Quartier Latin’e yerleşti. Siyasi İlimler Okulu’nun dış siyaset bölümüne yazıldı. Albert Sorel’in öğrencisi oldu. Sorel’in tesiriyle tarihe ilgi duymaya başladı. Kendisini okumaya verdi. Asıl, Anadolu’ya geldikten sonra Türklüğün nasıl geliştiğini öğrenmek istiyordu. Malazgirt Savaşı (1071) kafasında başlangıç olarak doğdu.Artık Jön Türklüğü köhnemiş, modası geçmiş olarak görüyordu.

Yahya Kemal, kültürde sürekliliğin önemini çok erken kavramış ve ömrünün sonuna kadar ‘imtidad’ fikrini savunmuş, şiirinde de savunduğu manada, imtidadı gerçekleştirmiş bir şairdir. Batıya benzemek uğruna büyük bir tarihin inkar ve bütün değerlerin alt üst edildiği bir dönemde, şiirine ve düşüncesine kendi tarihinden ve kültüründen kaynak arama cesaretini gösterebilmiştir. Dili, divan şairlerinden süzülüp gelmiş bir dildir. Efsanelere düşkün bir şiir mizacını gösterir.

Şiirlerinde bizzat gerçekleştirdiği Doğu-Batı sentezini ifade ediyordu. Aynı zamanda, eski kültürümüzün ince bir kritiği mahiyetindedir.
Annesinin ölümü, şairin hayatında, bilhassa ileride söyleyeceği ölüm şiirleri üzerinde tesirli oldu.

İrtika ve Malumat dergilerinde Agah Kemal imzasıyla Servet-i Fünun tarzı manzumeler yayımlandı. Servet-i Fünun şiirinin taklit bir şiir olduğu kavrayarak bu şiirden soğudu.
‘Yeni Türkçe’yle kendi duygularımızın ifadesi, halis ve samimi şekilde nasıl açıklanabilir?’ sorusunun cevabını aramaya başladı.

Victor Hugo’yu sevdi ve onun şiirini anlayarak romantizme daha kolay bir kapıdan girdi.
Paris’te iken bir ara iki aylığına Londra’ya gitti. Burada Abdülhak Hamid ile yeni bir ‘Türk destanı’ yazmaya çalıştı. Bu çalışmalar ona yeni ve kendine göre bir şiir dili kazandırdı.
Edebi zevki, edebi modanın çok gerisinde kalmış olan Jose Maria Heredia’nın şiiri üzerinde durdu. Heredia’nın vasıtasıyla Yeni Türkçe’yi arıyor, eski şiirimizde mısra-ı, berceste diye adlandırılan bir çok mısraların güzelliğini ve halis zevkini kavrıyordu.

Türkçe, eski Yunan ve Latin şiirlerindeki beyaz lisan gibi saf bir şeydi. Bu düşünce ile, biraz da gençlik heyecanının itişiyle Türkçe’de ‘Nev-Yunani’ dediği bir çeşnide, geçici olan bir tarz denedi.

Stephan Mallerme’nin ‘mısra kelimelerin yan yana gelmesiyle vücuda gelir’ şeklindeki fikrini şiirin en doğru tarifi olarak benimsediği için, şiiri eski anlayış ile anlamak istemedi. Çünkü eski anlayışta, pürüzsüz ve selis ifade ile iş bitiyor, mısra söylenmiş oluyordu. Halbuki ahengin lisan haline gelip musiki cümlesinin şiiri doğurması gerekiyordu.

XX. yüzyıl Türk şiirinin, yazdıkları ve anlayışı ile en dikkate değer siması olan Yahya Kemal’in şiirlerinde ahenk, dil musikisi ön planda gelir. Şiirlerini yazarak değil, kendi kendine mırıldanarak en uygun kelimeyi yıllarca arayarak söylemiştir. Ona göre şiir, göz ile değil, dille tekrarlanan bir sanattır. Fakat Yahya Kemal’in şiiri sadece ahenkli bir söyleyişten ibaret değildir. Yahya Kemal şiirleriyle, kendine has bir hayat, cemiyet ve medeniyet görüşü ifade etmiştir.

1958’de vefat etti. Ölümünden sonra İstanbul’da Yahya Kemal’i sevenler Derneği ve Yahya Kemal Enstitüsü kuruldu. Yahya Kemal Müzesi açıldı. Eserleri Yahya Kemal Enstitüsü tarafından yayımlanmaya başladı.

Başka yazarlar tarafından Yahya Kemal Beyatlı için yapılan yorumlar

Sami Paşazade Sezai Bey: “Bizim Yahya Kemal Beyin de öyle. Azdır falan ama iyidir. Ben o genci Paristen tanırım. Ee, kuvvetlidir”.

Hüseyin Cahit: “Yahya Kemali okumak istedim; uğraştım. Ortada bir şey bulamadım”.

Halid Ziya: “Bu seçkin sanatkar, artık aruzda tatmin olmayan ve henüz hece veznini de memnunluk verici bir tekamüle ulaşmamış bulan bir şairdir ki, her ikisinde de mateessüf susmayı uygun görüyor”.

Süleyman Nazif: “Yahya Kemalin yalnız altmış biri tam olmak üzere yüz yetmiş iki mısraını gördüm. Gördüm ve beğendim…

Rate this post

Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bunlar da hoşunuza gidebilir...